1929 Tatavla Yangını ve Tatavla'nın “Kurtuluş”u
Aytek Soner Alpan, 1929 Tatavla Yangını ve Tatavla’nın “Kurtuluş”u başlıklı çalışmasında, bir semti kül eden yangının Türk milliyetçiliği tarafından nasıl araçsallaştırıldığının izini sürüyor. Rum kimliğiyle özdeşleşen Tatavla’nın, ulus anlatısı için bir tehdit nesnesi olarak algılanışının çok boyutlu yansımalarını ele alan Alpan, yangının Türkleştirme politikası için nasıl bir fırsat olarak görüldüğünü ortaya koyuyor. “Tatavla Nasıl Kurtuldu?” başlıklı ilk bölümde, yangının ardından ulusal belleğin tüm kodlarının seferber edilerek mahallenin bir ulusal öteki olarak stigmatize edilişi ve Tatavla adının Kurtuluş olarak değiştirilmesi süreci aktarılıyor. “Bir Cemaatin Seksüel Olarak Tahayyülü: Tatavla Dilberi Sokrati” başlıklı ikinci bölümde ise Tatavla’nın hâkim ulusal kimliğin muhayyelesinde nasıl yer edindiği, yangından birkaç ay sonra yayımlanan bir tefrika üzerinden milliyetçilik ve cinsellik arasındaki ilişki kuramsallaştırılarak tartışılıyor. "Yangınla fiziki olarak harap olan Tatavla, yangın sürecinde ortaya çıkarılan milliyetçi teyakkuzla birlikte yeniden fethedilmesi, “kurtarılması” gereken bir kentsel mekân haline getirilmiş, büyük ve son derece kapsayıcı bir tehdit söylemi yaratılarak ötekileştirilmiştir." "'Galata sarayından beş dakika ötede, ahlak kemiren, sokan bir akrep yuvası' olarak tarif edilen Tatavla bir 'mezbele,' bir 'bataklık' olarak adlandırılmaktadır. Bu bataklıkta 'sıtmalı, malaryalı ruhlar' yaşamakta ve bunlar 'diğer ruhlara manevi mikropları aşılamaktadır.' Bunlardan da önemlisi Tatavla, 'masum Türk hayatından uzak bir köşe'dir ve 'kadınları kadın, erkekleri erkek değil'dir.”
Devamını Oku