Bahçemde Bahar
Şiir, insanın çaresizliği karşısında, ben de varım, çığlığı olmak ister. Kâinatın sonsuzluğu karşısında bir varlık davası gütmek, bütün anlayışsızlıkların, bütün ruhsuzlukların isyanı olmak ister. Yoksulların, çile çekenlerin, adaletsiz zindandan yükselen ahların sesi olmak ister. Şiir, şiir olmak her merhalede ve her yaştaki insanın türküsü olmak ister. Bu hedeflere koşan şairin elinde Türkçe var, yüzbinlerce kelimesi ve sesleriyle, deyim ve atasözleriyle koca bir dil, koca bir edebiyat var. Söylenmiş ve tarihe mal olmuş şiirler var. Diyebiliriz ki şairin kültür ve sanat dünyasını besleyen kaynaklar Türk Edebiyatı ve Türkçenin zenginliği. İkinci kaynak sanatın ve estetiğin yaşandığı ve dile dökülmeye çalışıldığı edebi muhitler. Bunların bir kısmı metinler halinde yayınlanıyor, bir kısmı da şifahi olarak anlatılıyor. Edebiyat ve kültür malzemelerinin nesilden nesile aktarılması ve yaşatılması söz konusudur. Şair buralardan incelik ve ahenk devşirir. Sanatın her kolu bir elini şaire vermelidir. Yahut şairin bir eli sanat dünyasında olmalıdır. Duygular ve inançlar dünyası şiirin yelpazesidir. Şiir onlarla kanatlanır. Bu rüzgârı yakalamak için şair uzun bir şiir serüveni yaşar. Cebinde kalem ve kâğıdı, her aklına düşende onlara sarılır, muhayyel sevgiliye, yakınlara, özlem konusu olan kişilere, zor durumdakilere ve yücelere seslenir. Bekler ki bunların bir yankısı olsun, bir ses getirsin, maveradan, sevgiliden, anne babadan, kardeşten. Muhayyile nerelere kadar uzanıyorsa oralardan, ufuklardan, yıldızlardan, yağmurdan, kardan ses bekler. Ses gelsin ki, hitap etmeye vesile çıksın. Bu şiirlerde kendinizi bulacağınızı, ruhunuzla arkadaş bir iklime ulaşacağınızı söyleyebiliriz. Bu bahçeye uğrayanlar eli boş dönmez.
Devamını Oku