Beyaz Diş
Doğadaki yaşamın zorluğu, vahşilik, Beyaz Diş’in bütün görünüşünde ve hareketlerinde kendini ortaya koyuyordu. O vahşi tabiatın ta kendisiydi; âdeta onun ete kemiğe bürünmüş haliydi. Zorlu hayatta kalma mücadelesi içinde zamanla gücü bilenerek olağanüstü bir savaşçıya evrilen Beyaz Diş, yalnızca kendi içgüdülerine, aklına ve gücüne güven duyar. Talihin karşısına çıkardığı olayların seyrine göre vahşi hayat ile evcilleşme arasında gidip gelir; ama bunu daha çok belirleyen gene vahşi doğanın olduğu gibi yansıması olan efendileridir, tanrılarıdır, yani insandır. Doğada ve tabii insanların dünyasında Beyaz Diş benliğini bulma sürecindedir. Yıllar boyu edindiği tüm tecrübeleri ve doğasını şekillendirmiş olan vahşi duygulara rağmen hayatı yeni bir ufka doğru genişletmiştir. İçinde daha önce hissetmediği birtakım garip duygular ve alışmadığı dürtüler filizlenmiş, davranış şekli değişmiştir. Eskiden rahatını sever ve acıdan olabildiğince uzak durur, davranışlarını da buna göre ayarlardı. Ama şimdi durum farklıydı. Hemen her canlı yaşam kavgası veriyordu, ama bu mücadelede sevgiyle ya da nefretle, koşulların insanlar için olduğu kadar hayvanlar için de hayatı nasıl değiştirdiğini yalın ama son derece güçlü bir anlatımla yansıtıyor Jack London.
Devamını Oku