Bir Nefes Kadar
Dinlemeden yargılamanın, karalamanın, yaşamadığı acılar, aşklar adına tutarsızca ahkâm kesenlerin popüler olduğu dönemin mağdurlarındanım. Emek isteyen her şeyin geri planda olduğu, rahatlığın kolay elde edebilmenin insan fıtratını bozduğu, duyguları merhameti kabul etmediği bir dönem içinde, küçük notlar almaya başladım. Bu başlangıç tarihine 2008 diyebiliriz. Kurduğumuz hayallerin hazır raflar arasında olmadığını görünce başladı hayatta olan direnmem. Bir şeylerin istem dışı geliştiğini ve karşı koymanın ne acı olduğunu gördüm. Her birinde farklı acılar, seçimler,yanlış kararlar, bir diğeri “kader” getirisi, bastırılmış duygular, çaresizyaşam ve kendine yenilme korkusu. Ben en çok kendimden korktum bu hayatta. İnsanın, insanı anlaması zor bilirim, benim bir şiirimi, belki kitabımı okuyacaksınız. Benim, senin neleryaşadığımızın tümüyle farkına varılamayacak bu hayatta. Çıkmazların elinden çıkınca, madem hayat benden çalıyor, en büyük kayıp zaman! Ben de eli boş gitmeyeyim diye sana, bize benzeyen güzel yürekler için bir şeyler aldım, hayatın enerjisini yükseltme adına, yaşayan güzel ruhlara bir nefes, ses olur diye yazdım, her birini sabırla işledim bedelini ödeyerek. İçinde bulunduğumuz hayatı kendimizi kapatarak, karamsarlıklara boğularak değil, inançla, umutla, direnerek güzel günleri miras bırakarak, yaşamak gerektiğinin, dünya misafirliğimde Hayatın Bir Nefes Kadar olduğunun bilincine vardım. Şiir yazmak kelime haznesinin çokluğuyla değil, gönül gözünün açık olmasıyla başlar. İçinde sevgi, aşk, hüzün, yaşanmışlık ve adalet barındırır. İyi ruhlar arası bir yolculuktur, yazarın nefesinin okurunun yüreğine dokunmasıdır.
Devamını Oku