Demokratik Despotizm
Alexis de Tocqueville, devrimlerin birer kırılma veya kopuş olmadığını, aksine devletin merkezileşmesi ve tüm toplumsal sınıfların devlete bağımlı hale gelmesiyle neticelenen bir süreklilik içindeki uğraklar olduğunu ileri süren siyaset bilimci. 1848 Devrimi sonrası İkinci Cumhuriyet’in anayasasını yazan, ama “budala” olarak gördüğü Louis-Napoléon Bonaparte’ın önce cumhurbaşkanı seçilmesi ve ardından da darbe yapmasıyla siyaset hayatından tamamen çekilen bir siyasetçi. Liberal siyasetin olduğu kadar bir sosyologlar zincirinin de Comte, Marx, Weber kadar önemli halkalarından biri. Amerika’da Demokrasi adlı dört ciltlik çalışmasının bu son bölümünde, demokratik despotizm teriminin hiç de bir oksimoron olmadığını ortaya koyuyor. “Bütün insanlar benzeştiği zaman sınırsız gücü olan tek bir hükümet kurmak kolay olur; içgüdüler yeter. Ancak aynı koşullarda ikincil güçleri örgütleyip korumak, vatandaşlar bağımsız ve bireysel açıdan güçsüzken, düzeni yıkmadan zorbalığa karşı mücadele edebilecek özgür kurumlar yaratmak için insanlara zekâ, bilim ve sanat gerekecektir.”
Devamını Oku