Elimi Tut Yeter
Oğlum Fırat’ın beş yaşına varana kadar sorduğu sorular benim yaşamım boyunca karşılaştığım en zor sınavlar oldu. Biriyle bir kahvaltı sofrasında karşılaştım: “Yumurtalar neden uçmuyo’ baba?”Bir diğeri mutfak penceresinin önünden uçarak geçen kuşlar yüzünden soruldu: “Kargalar neden kara biliyo’ musun?” Başka bir Fırat sorusu, deniz kıyısında sulardan çıktı: “Damlalar birbirlerini nasıl tanıyo’lar baba?”En yutkunduruculardan biri, dalgaların salladığı Kadıköy-Eminönü vapurunda buldu beni: “Vapurlar batınca denizin canı acır mı, baba?” *** Halime gülüyorsunuz elbet, ama ben de şimdi sormam mı size: Bilin bakalım, bir çocuk sorularıyla babasını ne kadar uzağa götürebilir? Zor durumdaki bir baba yanıtları nerelerde arar? Bana düşen, tarihin, edebiyatın, şiirin, gerçeklerin ve düşlerin içine dalmak oldu. Döndüğümde yanımda Márquez, Galeano, Uyar, Tolstoy, Cansever, Neruda, hatta bir sürü astronot ve saat tamircisi de vardı! Fırat’ın bazı sorularına yanıt olarak onları getirmiştim. Okuyunca göreceksiniz; çaresiz bir babanın işine yaramışlar mı, yaramamışlar mı?
Devamını Oku