Francis Hutcheson ve Ahlak Duyusu Teorisi
İskoç Aydınlanması’nın mimarlarından Francis Hutcheson, geliştirdiği ahlâk teorisiyle David Hume, Adam Smith, Immanuel Kant ve pek çok diğer ünlü filozofa esin kaynağı olan bir düşünürdür. Hutcheson’ın “ahlâk duyusu” olarak nitelendirdiği şey ise kendisinin de ifade ettiği üzere “doğal vicdan”dır ve bu insanla birlikte varolmuştur. Ancak vicdanın, “ahlâk duyusu” adıyla, teolojik ve rasyonalist kavrayışlardan arındırılmış ahlâki perspektifte modern, seküler ve empirik bir kavram olarak ortaya çıkışı ve gelişimi, 18. yüzyılın ilk yarısına, yani Aydınlanma Çağı’nın başlangıcına denk gelir. Hutcheson, düşüncelerini 18. yüzyıl bireyci kapitalizminin doğurduğu sıkıntıları bertaraf edememekle itham ettiği teolojik ve rasyonalist ahlâk teorilerinin, özellikle de bu sıkıntıların, acıların ve sefaletin doğrudan sorumlusu olarak gördüğü Hobbescu egoist ahlâk, siyaset ve adalet teorilerinin karşısına koymuştur. Hutcheson’ın amacı insan doğasını kötümser ya da tek yönlü ele alan ahlâk teorilerinin önünü keserek bu olumsuz durumları bertaraf etmektir ki, bunu da iyimser bir tarzda insan doğasının bilimsel analizini yaparak gerçekleştirmek istemiştir. Temelinde “insana güven” düşüncesi yatan Hutcheson’ın felsefesinde kışkırtıcı bir şeyler bulmak oldukça zordur. Çünkü o, “ahlâk duyusu teorisi” ile, kendine ve ötekilerine yabancılaşmamış, etik ve estetik duyarlılığını yitirmemiş her insanın gayet aşina olduğu ve yüreğinde hissettiği şeyleri, hayırseverlik, müşfiklik, merhamet, diğerkâmlık gibi insani duyguları olgusal/bilimsel bir temelde açıklamaya, Terry Eagleton’ın deyimiyle “yüreğin yasası”nı ortaya koymaya çalışmıştır.
Devamını Oku