On Altıncı Asırda Rafızilik ve Bektaşilik
İnsanlık tarihinde saldırganlık ve kıyımın önemli bir yer tuttuğu görülüyor. Belge ve kayıtlardan görülüyor ki, her soydan, her boydan muktedir olanlar, gücü elinde tutanlar her dönemde, en yüksek boyuttta -kapsamlı, kesintisiz biçimde ve güçlerinin yettiği kadar- saldırdılar. Yaktılar, yıktılar, tutsak aldılar, çok başlar kestiler. Yağmaladılar canlarını, mallarını, haraçgüzâr yaptılar toplumları, kullaştırdılar. Muktedirlerin kendi deyimiyle öyle ki, atlarının varmadığı, ayaklarının çiğnemediği, ellerinin değmediği yer kalmadı. Kadim söylemle varmadıkları dağ, bozmadıkları bağ kalmadı. Çok acılar çekti toplumlar, çok gözyaşı döktü. Öyle zulümler oldu ki, takatı kalmadı talan edilen toplumların. Kesintisiz süren büyük çatışmaların, büyük direnişlerin sonunda yenilenler, teslim oldular birer birer.Değindiğimiz konularla ilgili Ahmet Refik’in 1932 yılında “Rafizîlik ve Bektaşîlik” adı altında yayınladığı çalışma, bu duruma -Osmanlı – Alevilik ilişkileri, çelişkileri ve çatışmalarının anlaşılmasına- önemli katkılar sunan belgelerdir. Osmanlı arşivlerinden -Hazine-i Evrakdan- derlenen bu çalışma araştırmacılar tarafından her dönemde kaynak olarak kullanıldı. Yeni -tıpkı- basımının da önemli bir boşluğu dolduracağı kanısındayım.Ali Haydar Avcı
Devamını Oku