Parçalanmış Hayat
İlkeli siyaset, kimlik, ahlak, sorumluluk... postmodern dönemin umacıları. Gün, sorumluluk almamanın, bağlanmamanın, parçalı kimliklerin, plastik cinselliğin ve tüketicilerin günü! Mademki siyaset agoralardan silinip oy sandıklarına hapsedildi; modernliğin toplama kamplarında bitiremediği öteki, evin, mahallenin, kentin dışına püskürtüldü; hayat artık doğumla başlayıp ölümle sona eren bir süreklilik olmaktan çıkıp hesaplanabilir ve sürdürülebilir parçalara bölündü... öyleyse artık evlerimizin sıkıca kilitlenmiş kapıları ardında da olsa, güvendeyiz demektir: Yabancı ve dolayısıyla belirsiz olan her şeyden zamansal ve mekansal uzaklık; Öteki için sorumluluk almayı gerektiren varoluş biçimlerinin reddi; bütün düzenlemelerin yakınlaşma ve bağlanma olasılığını dışlayacak şekilde tüketici lehine yapılması; yalnızca ve yalnızca şimdiyi yaşama, geçmişten bağımsız olma ve gelecek için taahhüt altına girmeme garantisi... En önemlisi de, “iyi” ile “kötü” arasında seçim yapma ve ahlaki kararlar alma yükümlülüğünden kaçış imkanı... Parçalanmış Hayat’ta artık kimsenin vicdanının sesini dinlemesi, rahatlatması vb söz konusu değil. Sorumluluk almadığınız sürece rahatlatılması gereken bir vicdanınız da olmayacaktır. “Bireyin kurtuluşu” vaadi gerçekleşmiştir artık!.. Peki ya Öteki? Yoksulluk, savaşlar, etnik kıyım, ayrımcılık, hastane kuyrukları, işsizlik? Etik mi dediniz? Primetime kuşağında oynayan bir dizinin adı mı? Alışveriş merkezlerinde satılır mı? Parçalanmış Hayat, Richard Sennett’in “toplumsal kuram alanında büyük bir olay” diye nitelediği Postmodern Etik’in devamı olarak okunması gereken bir kitap. Bauman Postmodern Etik’te yasaları olmayan bir ahlakı, kendi gerekçesini yine kendinde bulan bir ahlakın dış hatlarını tarif ediyordu. Parçalanmış Hayat’ta ise modernliğin sınırlılıklarından kurtulan etik için alacakaranlığı değil şafağı müjdeliyor. Modern dönemde kesin hatlarıyla belirlenmiş “uç”larda, “başlangıç”ta ya da “son”da yaşanan hayatların, postmodern dönemle birlikte yıkıldığını ve her şeyin “orta”ya, yani belirlenemezliğin, olumsallığın, tekinsizliğin ve yabancılığın ıssızlığına düştüğünü ifade ediyor. Kişinin önünü göremediği, arkasında iz bırakamadığı bir “çöl yolculuğu” olarak yaşanan hayatın, kişiye, kendi ahlakını kendisinin oluşturması imkanını veren gerçek bir özgürlüğün şimdi mümkün olduğunu belirtiyor. “Etiği olmayan ahlak”tan postmodern siyaset sorununa kadar Parçalanmış Hayat, çağdaş toplumsal düşünceye, enine boyuna okunup tartışılması gereken muhteşem bir katkı sunuyor.
Devamını Oku