Güzel bir söz var, "Savaşın ilk kaybedeni hakikattir." diye. I. Dünya Savaşı bunun da ötesinde sadece hakikatin değil hakikatle birlikte ahlakın, vicdanın, insanlığın kaybolduğu bir savaştır.
Ve ne acıdır ki bizim savaşımız olmadığı halde bu savaşın en vahşi, en acımasız, en dramatik sahneleri bu mazlum coğrafyada yaşanmıştır.
Peki, 100 yıl sonra hangi noktadayız?
Şöyle çevremize bir bakalım; Irak'a, Suriye'ye Filistin'e, Libya'ya, Afganistan'a. Aynı kesif dumanlar, aynı acı feryatlar... Yerinden, yurdundan edilmiş aynı mülteci hayatlar. Aynı sömürme arzusu, aynı hırs, aynı açgözlülük. Tek fark, 19141e göre daha gelişmiş silahlar, daha isabetli füzeler, daha acımasız bombalarla vuruluyor insanlık!
Bu böyle gidemez. insanlığın yeni bir medeniyet inşasına ihtiyacı var. Sömürünün değil hakça paylaşımın esas olduğu bir dünyaya ihtiyacımız var. "Çatışma değil diyaloğun", "üstünlük değil eşitliğin", "çifte standart değil adaletin" esas alındığı bir dünyaya ihtiyacımız var.
Savaşlar, haklının değil güçlünün kim olduğuna karar veriyor. Bu yüzden Erbakan Hoca'nın ifadesiyle, "Gücün değil Hakk'ın ve haklının hâkim olduğu yeni bir dünya"ya ihtiyacımız var.
Tarihi gerçekler gösteriyor ki böyle bir dünyayı, Emperyalist Batı' Medeniyeti kuramaz. Çözüm ancak temeli, hak ve adalet olan bizim medeniyetimizdedir.
M. Recai Kutan - ESAM Genel Başkanı