Kitap, Osmanlı'nın bir göçebe-atlı beylikten bir devlete ve imparatorluğa dönüşümünü ve bu dönüşümde sosyo-ekonomik faktörlerin oynadığı rolü ele almaktadır.
Ortaçağ'da kurulan diğer devletler gibi, din-tarım imparatorluğu özelliği gösteren Osmanlı Devleti, savaşla kurulmuş, savaşla ayakta kalabilmiş ve diğer imparatorluklar gibi o da savaşla yıkılmıştır. Haraca dayalı bir hakimiyet politikası izleyen Osmanlı, kurduğu güçlü merkezi yapı sayesinde, özellikle "ihtişam dönemi" olarak adlandırılan süreçte, imparatorluğun en uç noktalarındaki vergi kaynaklarını dahi merkezde toplama başarısı sayesinde merkez kaç güçlerin varlığına izin vermemiştir. Servet sürekli olarak Osmanlı sarayına doğru aktığı için, güçlü olmanın kaynağını servet değil, tersine olarak servetin kaynağını güç ve kudret oluşturmuştur. Sadrazam ve diğer devlet görevlileri padişahın "kul"u sayıldığından onların gücü ve kudreti sınırsız değil, padişahın izin verdiği kadar olabilmiştir. Bu yapı, 18. Yüzyıldan sonra değişmeye başlamış, yönünü Avrupa'ya çeviren Osmanlı kurduğu eşitsiz sosyo-ekonomik ilişkiler ve dış borç sarmalı nedeniyle kendini emperyalizmin kucağında bulmuş, bu gelişme ise sonun başlangıcı olmuştur.