"Ayna ayna söyle bana, kaç yaşında görünüyorum?"
Aynanın cevabını duyamadan uykusundan uyandı, gözleri açık yatağında bir süre kaldı.
Sonra aniden dün geceden beri okumakta olduğu Nazlıkul'un kitabını koltuğunun altına sıkıştırarak gerçekten aynanın karşısına geçti.
Yüzündeki çizgilere, kollarındaki sarkmalara, karnında biriken yağ kütlesine baktı ve gevşemiş tenine dokundu. Yüzüne gömülmüş gibi duran gözleriyle karşılaştı. Duvardaki gençlik resmiyle aynaya yansıyan halini kıyaslarken, kitabı daha da sıktığının farkında değildi...
Buzdolabı kitapta önerilmeyen yiyecek ve içeceklerle tıka basa doluydu. Nasıl giderek kilo aldığını, bedeninin nasıl hantallaştığını, düşüncelerini toparlamakta ne kadar zorlandığını şaşkınlıkla fark etti.
En kötüsü de tüm bunları değiştirecek motivasyona sahip değildi. Neyi, neden, nasıl yapacağını ve nereden başlayacağını bilemiyordu.
Gençliği ellerinin arasından kayıp giderken bir rehbere ihtiyaç duyuyordu, bir öğreticiye, bir umut verene...
Ve sanki Nazlıkul onu izliyordu…
100 yıl yaşamak mümkün ile Hüseyin Nazlıkul bu arayışımıza cevap vererek yine bize yol gösteriyor... Yine neyi, neden, nasıl yapacağımızı ve nereden başlayacağımızı öğretiyor...
Yaşlanma nedenlerini, sporun önemini, beslenme tercihlerini, kaliteli uykunun sağlığımızdaki yerini, toksik maddelerden arınma yollarını anlatıyor. Hayatlarımıza dokunurken hastalarıyla olan paylaşımlarıyla bizi de olayın içine katıyor, izleyici olmaktan çıkıp hayatın içinde aktif rol almamızı istiyor, dümene geçmemiz için bizi yüreklendiriyor.
En önemlisi, kendimizle kurduğumuz ilişkide, bir aynayla dertleşmek yerine, direkt kendi içimize bakabilme gücünü bize iade ediyor.
Hüseyin Nazlıkul yaşam biçimlerimizi yeniden düzenlememizde yardımcı olmak için nazik ellerini her zamanki gibi sevgiyle ve cesaretle uzatıyor...