16.yy'da Osmanlı İmparatorluğu ile Safevi Şahlığı arasında sıkışan Kürdistan, uzun dönem bu iki gücün çatışma alanı oldu. Bölgeye tek başına egemen olmaya çalışan bu iki güçlü devlet, birbirlerini ortadan kaldıramadılar ama birbirleriyle yaptıkları kanlı savaşların bütünü Kürdistan coğrafyasında gerçekleşiyordu. Bunun da ötesinde bu iki güçlü devlet, İslam'ın çatışmalı olan iki ayrı mezhebine inanıyordu. Kürt geleneksel yönetimleri bu iki büyük gücün ağır baskısı altında siyasal alanda değişik yaşamsal tercihlerle varlıklarını ve düzenlerini sürdürmeye çalışıyorlardı. Kürdistan'ı savaş alanı olarak kullanan istilacı bu iki büyük gücün Kürt halkını kıyıma uğratma politikalarında, Kürt halkının sahip olduğu dinsel inançları önemli bir nedendi. Şii Safeviler, Sünni Kürt aşiretlerini katliama tabi tutarken, Osmanlı İmparatorluğu da Rîya Heqîyê inancınadaki Kürtleri, Alevi diye kıymaktaydı.