Kültürel, toplumsal, siyasal olaylar, inkılâpların uygulanması, toplumun çağdaşlaşma anlamında yön değiştirmesi her zaman sanatı da etkilediği için sanata konu olmuştur. Sanatçı doğup büyüdüğü toprağın, yetiştiği ve benliğini bulduğu toplumun bir aynası konumundadır. Bu aşamada Türk toplumunun Cumhuriyet'in ilanı ile bağımsız bir Türk Devleti, çağdaş bir uygarlık olma yolunda katettiği aşamalar, yaşadığı kültürel değişim, toplumun her alanına olduğu gibi Türk resim sanatına da yansımıştır.
Global düzene uyum gereği sürekli bir değişim içinde bulunan toplumların buna paralel olarak yaşam koşullarında da bir değişim gerçekleşecektir. İşte bu noktada Türk toplumu Cumhuriyet rejimi ile bağımsızlığını kazanarak ulus-devleti olma yolunda birçok alanda değişim yaşamış, çağdaş uygarlık düzeyine erişmede Batı'ya ait bir takım değerleri kendi kültürüne uygulamak suretiyle hayatın bir çok alanında ve yaşam koşullarında "Batılılaşma" süreciniyaşamıştır. Türkiye Cumhuriyeti, "milli kültür" politikasını oluştururken, "Batılılaşma" politikasını da Türk toplumunu çağdaş devletler düzeyine eriştirmek amaçlı olarak uygulamıştır. Batı'nın kültürel ve sanatsal değerlerinin kendi kültürümüze uygulanması hususunda, Türk resminde Cumhuriyet döneminin ilk on yılında tam anlamıyla bir istikrar sağlanamamıştır. Özellikle, Türk resim sanatımızda Batı'ya ait sanatsal akımlar bir süreç olarak denendikten sonra, geleneklerimize dayalı bir "milli kültür"e, "milli sanat"a dönüş ancak, Batı'nın taklitçiliğinden kurtularak 1940'lı yıllarda sağlanabilmiştir. Yerel değerlerimizin resim sanatında uygulanmasıyla Türk resmi bu geçiş sürecini tamamlamış ve ulusal kimliğini kazanmıştır.