Şehirler bulundukları toplumun sosyal hayat algılayışını yansıtan küçük birer modeldirler. Kendi içlerinde farklı özellikler taşısalar da aslında sadece bütünün bir parçasıdırlar. Dolayısıyla bütünden etkilendikleri gibi onun tüm genel özelliklerini de yansıtırlar.
Bir şehrin sosyal hayatını kendisini canlı kılan her öğesinde aramak gerekir. Canlılığı ve varoluşluğu ortaya çıkaran, bireyin başka bir bireyle veya çevresiyle kurduğu iletişim ve bunun sonucunda ortaya çıkan etkileşimdir. Şehirler de aslında bireylerin oluşturduğu bu etkileşimin toplamından başka bir şey değildir. Bireyin kimlik arayışı sonuçta şehrin kendi kimliğini ortaya çıkarmaktadır. Yaşayan birer organizma olarak kabul edilen şehir, kendi kimliğiyle de diğer şehirlerle olan farklılığını ortaya koyabilmektedir.
II. Abdülhamid Döneminde (1876-1909) bir Osmanlı şehri olan Bursa, merkezin belirlediği dünya ve toplum algılayışını yansıtan özelliğinin yanında, iç dinamiğinde oluşturup tarihsel süreç içinde şekillendirdiği ve diğer şehirlerden farklı kıldığı birtakım özellikleriyle kendi kimliğini ortaya koyabilmiş önemli bir şehirdir.
Bu çalışmaylaamaçlanan;Bursa'nın merkez tarafından şekillendirilen özellikleriyle beraber, sözü edilen "şehrin kendine has kimliğini" de göz önünde bulundurarak, Bursa'nın belli bir tarihsel süreç içindeki sosyal hayatının çeşitli boyutlarıyla değerlendirilip anlaşılmasını sağalamaktır.