Sokak hayattır. Coğrafya ve kültür farklılıkları bu gerçeği değiştirmez. Dünyanın neresine giderseniz gidin, hayatla temas etmenin yolu sokağa çıkmak, sokakta olmaktır. Bir şehrin kaldırımlarını arşınlamadan, orayı biraz olsun tanımak mümkün değildir. Sokak birlikte yaşamanın doğal sonucudur. Evlerin yan yana geldiği, yavaş yavaş kalabalıklaşan her yerleşim yeri, eninde sonunda sokaklanır, sokaklar giderek dallanıp budaklanır; birlikte yaşam da öyle. Sokak, çocuk için anne-baba ve yakın çevre dışındaki ilk tanıştır. Bilinmezliğin heyecan ve kaygısını, adım atmayı, bağımsız bir birey olma idrakini işaret eder. Oyun alanı ve başkalarıyla karşı karşıya gelme mekânıdır. Daha ötelere doğru yolculuğun ilk durağıdır.
Sokak toplumsal olandır. Benzer ve farklı olanları bir araya getirendir. Günü ve gecesiyle emeği, çalışmayı, molayı, yemeği, müziği, sanatı, parayı, eğlenceyi var eden, üreten, dolaşıma sokandır. Kültürün, dilin, politikanın yaşadığı ve beslendiği, gelişip serpildiği yer, her şeyden önce sokaktır. Sokak kalabalıkların sahnesidir. Sesi olanın sesini, sözü olanın sözünü görülür, duyulur kılma mecrasıdır. Muktedire başkaldıranlar sokağa çıkar; hayır demek isteyenler, destekleyenler, protesto edenler, sevinenler, kızanlar, kutlayanlar sokağa dökülür. İki ucu keskin bıçaktır sokak, geleceğin kurulduğu yer ve aynı zamanda geleceğin karardığı yer de olabilir.