Belki bir gün, ötelerde bir gün, beynim bana muzipçe bir oyun oynar ve her şeyi unuturum. Unutmadan yazmalıydım. Ankara'yı, İçcebeci'yi, Oba Sokak'ı yazmalıydım. Ses beni yazmaya çağırıyordu. Frigya sarayında Tanrı Apollon'un saray halkı önünde çaldığı lirin sesini yalnızca Kral Midas duyar ya hani, bugünden geriye, 70'lere, caminin yanındaki o sokağa çağıran sahipsiz ve büyüleyici sesi de yalnızca ben duyuyordum.
Çağrıya uymamam mümkün değildi. Sese doğru gittim, o yıllara, o yıllardaki "kendi"me, buluştum "kendim"le. Yazdım. 1970 Ekim'inde başlayıp 1979 sonuna uzanan eşsiz ve gerçek hikâyemi yazdım. 70'ler usul usul üzerime yağarken, damla damla anılardan sırılsıklam, yazdım.