Sultan Abdülhamid ve dönemi söz konusu olduğunda istihbarat, hafiyelik ve jurnalcilik gibi kavramlar mutlaka gündeme gelir. Osmanlı tarihinin doğru anlaşılması için istihbarat konusunu basit bir ispiyon ya da jurnalcilik sistemi olarak değil, daha geniş bir bakış açısıyla, devlet sisteminin bir bileşeni olarak ele almak yerinde olur. Abdülhamid dönemi haber alma/istihbarat ağını incelemek hem imparatorluğun içinde bulunduğu durumu, hem de 19. yüzyıl dünyasının tarihsel arka planını iyi okumayı gerektirir. Avrupa devletlerinin birbirine girdiği büyük savaşa adım adım yaklaşılırken, imparatorluğun en zorlu ve kritik bir döneminde 33 yıl tahtta kalan II. Abdülhamid ülkesini ayakta tutmak için, diğer mutlak hükümdarlar gibi bütün olanaklardan yararlanmıştır. Dış baskıların arttığı, askeri tehditlerin ve savaş riskinin sürekli hissedildiği, yani kısaca "güvenlik kaygısının" gündemin zirvesinde bulunduğu bu dönem imparatorluğu her gelişmeden zamanında haberdar olmaya zorlamıştır. Öte yandan bu zorlu yıllar, Avrupa'da anarşist faaliyetlerin neden olduğu korkunun etkisiyle gözetleme, zapt etme, sansür ve pasaport gibi denetim ve güvenlik mekanizmalarının tüm dünyada canlanmaya başladığı bir döneme denk gelir. Başta Osmanlı Balkanlar'ında olmak üzere çeşitli milliyetçiliklerin gelişmesi ise haber almanın önemini daha da artırır. Dolayısıyla Abdülhamid dönemi istihbaratı dediğimizde, diplomasi, teknoloji ve insan kaynağıyla desteklenen; denetim, kontrol ve zapt etme uygulamalarına dayanan çok ayaklı bir sistemden söz ediyoruz demektir. Araştırmacı-yazar Dr. Emre Gör'ün yüzlerce kaynağı tarayarak hazırladığı bu çalışması, çok tartışılan ve güncelliğini koruyan Abdülhamid dönemi istihbaratı konusunun doğru anlaşılmasına önemli bir katkı sağlıyor.