Muhabir gözdür, muhabir kulaktır, muhabir dildir.
Muhabir, duyulmayanı duyan, görülmeyeni gören, söylenmeyeni dillendirendir.
Savaş Muhabiri ise yaşamın kıyısında tehlikenin tam kucağında kurulan satrancın ortasındadır.
Her şey "Abi sen bi kitap yazsana" cümlesi ile oturdu kafamda…
Yıllardır Ortadoğu'da savaşın ortasında kan, gözyaşı, acı ve kimsesizliğin hüküm sürdüğü, daha doğrusu sürmesi için güç savaşı verilen topraklarda görev yapan bir gazetecinin anıları bunlar…
Yaşadıkları, gözüyle gördükleri, şahit oldukları… Bazen savaşın içinde doğmuş masum bir bebeğin çığlığı, bazen evladını kaybetmiş bir ana-babanın çaresiz hıçkırıkları… Bazen teröristlerin kan bürüyen bakışları, bazen kahraman Mehmetçiğin yazdığı destan…Afganistan'dan Irak'a, Suriye'den İran'a, Ortadoğu'da kurulan kirli oyunun şifreleri ne? Ortadoğu'da kanayan yara neden durmuyor? Evangelist güçler neden savaş istiyor? Türkiye, yanıbaşında kurulan kirli oyunu bozmak için hangi adımları attı, atıyor? Diplomasi günlüğü nasıl işliyor?
Kitapta, ateş çemberiyle örülü topraklarda yaşananları adım adım takip eden ve Türkiye ile dünyaya duyuran deneyimli savaş muhabiri Ata Gündüz Kurşun'un notları aktarılıyor.