"Suyun öte yanındaysa dalgalar öylesine sertleşmişti ki, bazı yerlerde devleşerek önüne kattığını sürüklüyordu. Yorgo'nun duyduğu acayip türküler, maalesef genellikle darbelerde ya da zafer şenliklerinde okunan serhat türküleriydi. Hasan Mutlucan'ın davudî sesini duyan Türk halkı, böyle zamanlarda endişeyle radyolarının ve siyah beyaz televizyonlarının başında, ne olduğunu öğrenmek için sabırsızlıkla beklerlerdi. Yorgo'nun anneciğini kaybettiği gün de işte öyle günlerden biriydi. Komşuda pişen aş, hemen hemen taşa dönüşmüştü. Herkes korku, telaş, merak; bazıları da endişeyle karışık sözde bir rahatlama içindeydi. Zira Türk ordusu, 12 Eylül sabahı Türkiye'de yönetime el koymuştu. Memlekette fırtınalar esiyordu. Yıllardır akan kan, 12 Eylül sabahı bıçak gibi kesilmişti."
Bir 12 Eylül romanı...
"Hatırla Midilli"nin yazarı Nusret Kantarcı Fisher, bu romanında da faşist darbeden kaçarak Midilli adasına sığınan ve oradan da Avrupa'ya geçmeye çalışan iki gencin ve geride bıraktıkları insanların dramlarını anlatıyor.
Darbelerle sadece ışık saçan beyinlerin, geleceğin sahibi gençlerin değil, ailelerinin de nasıl yüzleştiklerini, yaşadıkları acılarla nasıl savrulduklarını anlatan hüzünlü bir öykü...
O karanlık günlerin ülkemize ve ülkemizin insanlarına neler kaybettirdiğini bir kez daha anımsamak için mutlaka okunması gereken bir eser...