''Camgüzeli yine yerindeydi. "Ne camgüzeli ya?" diye içinden geçirdi. Onu hep orada görüyordu. Komşunun evde kalmış, işsiz güçsüz kızı. Bu kıza sebepsiz, fena halde gıcık oluyordu ama şimdi ocağına düşmüştü. Elini salladı. Kız şaşırıp perdeyi kapattı. Bülent iyice köpürmüştü.
-Ne sanıyor bu salak? Ona asıldığımı falan mı? Daha o kadar düşmedim.
''Bu kızdan uzak durmaya çalıştıkça hayatına bir şekilde girmeyi başarıyordu. Hülya(!) Başkasına hülya, bana kâbus."
''Oldum olası karşı cinsle iletişimde dengeyi bir türlü kuramamıştı. İki üniversite bitmiş, bir yüksek lisans bana mısın dememişti de... İşte, konu kızlara gelince...''
''İşte biraz önce de Mesut aramış daha iki ay önce tanıştığı Filiz'le evleneceğini söylemişti. Ve düğün üç ay sonraydı.
O düğüne yalnız gidemezdi. Mutlaka yanında bir kadın olmalıydı. Erkek kurusu olarak anılmak istemiyordu. ''
''Üç vakte kadar zamanı vardı. Ama her güzeli de koluna takamazdı. Şu elalem yok mu? Her işe burnunu sokan elalem. Öyle biri olmalıydı ki "Vay be! Beklediğine değmiş." demelilerdi.''
''Gözü ekranın sağ köşesinde, günlerdir aklını çelen bir arkadaşlık sitesinin yanıp sönen kalp ikonuna kayıp duruyordu. İçindeki ses "Bas" dedi. "Bas işte ne olacak? Daha ne bekliyorsun? Başka çaren yok.''