Hayatı anlamak için, tıpkı yazmaktan vazgeçtiğim zamanlarda olduğu gibi başımı bir suyun içine sokuyor, tam boğulacağım sırada başımı yukarı kaldırıyor, can havliyle nefes alıyor, o anda yaşadığımı ve hayatımı anladığımı hissediyorum.
Yazmak, budur benim için. O boşluğu başım suyun içindeyken bir kez daha görür, kimsesiz kalmış ve hep kalacak olan sevgimin kanında boğulmamak için yazmaya koyulurum.
Çünkü o nefes alış sırasında o boşluğu yazamazsam ölüp gideceğimi hissederim. Sonsuz sandığım bir şeyi yitirmenin tek tesellisi yazmaktır. 0 teselliyi ararken ayrı düşerim herkesten. İşte bu yüzden bu dünyaya ait gibi hissedemem kendimi. Herkesin kendisine bir düzen kurma kaygısı varken, benim ömrüm adeta bir ölüm kalım savaşıyla; yazmakla geçer.
Geleceği, ileride neler yapacağımı, ne olacağımı düşünemem bile. Buna hakkım olmadığını düşünürüm. Hep o boğulma duygusu, son anda derin bir nefes alış ve tekrar boşluk... kurtuluş; yazı.
Bir daha soracak mısınız bana o siyah önlüklü çocuk neden yazıyor diye? 0 zaman güneşe bakın ve açıklayın bana bu ışığı!
Hayatın yazıya, yazının hayata dönüş serüveni...