Devlet mekanizmasının yerel ölçekteki en önemli hizmet birimlerinden biri şüphesiz ki belediyelerdir. Yerel halk, merkezi hükümet tarafından tekel olarak sunulanlar dışındaki devletten beklediği tüm hizmetler için belediyelerden talepte bulunmaktadır. Bu nedenle belediyelerin görev ve yetki alanlarını, hizmet kapsamlarını sınırlandırmak neredeyse imkânsızdır. Öğrencilerin barınması ve iaşesinden ildeki kanalizasyon sistemine, meyve sebze halinden şehir içi ve şehirlerarası ulaşıma, veterinerlik hizmetlerinden imar işlemlerine kadar belediyeler yerel halkın günlük hayatının neredeyse her noktasında bulunmaktadırlar. Sınırları muğlak olan nu alanda faaliyet gösteren belediyelerde ise yöneticilerin temel kaygılarından biri belediyeleri hukuka uygun bir şekilde yönetebilmektir. Ancak hukuka uygunluğu sağlamak her zaman kolay değildir.
2000'li yılların başında belediye ve büyükşehir belediye kanunları tümden değiştirilmiştir. Bu değişiklikleri basit bir kanun değişikliği olarak görmek şüphesiz, büyük bir yanılgı olacaktır. Bu değişiklikler ile devletin yerel yönetime bakış açısı tamamen değişmiş, merkezî yönetimin vesayeti altında bir yerel yönetim anlayışından, özerkliğe yakın bir yerel yönetim anlayışına geçilmiştir.
Reform niteliğindeki bu değişikliklere rağmen, Belediye Gelirleri Kanunu, İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun başta olmak üzere belediyelerin faaliyetleri ile ilgili önemli kanunlarda değişikliğe gidilmemiştir. Bu da hem belediyelerin faaliyetleri için kaynak bulmakta zorlanmasına hem de belediyelerin değişen yapısına bağlı kuruluşlar, belediye şirketleri ve bütçe içi işletmeleri uyumlaştırmakta zorlanmasına neden olmuştur.
Elinizdeki bu çalışma, yerel yönetimler alanında uzun yıllardır verdiğimiz derslerin, uygulayıcılardan aldığımız geri bildirimlerin ve akademik alanda gözlemlediğimiz sorunların neticesi olarak ortaya çıkmıştır. Çalışmada uygulayıcılara yön gösterecek emsal mahkeme kararlarının yanı sıra düzenleyici kuruluşların talimatlarına yer verilmiştir.
Özellikle bağlı kuruluşlar, belediye şirketleri ve bütçe içi işletme ile ilgili olarak ise, mevzuattaki düzenlemelerin genel düzeyde kalması ve uygulayıcılara yeterince yol gösterememesi nedeniyle, detaylı açıklamalara yer verilmesi gerekmiştir. Bu açıklamalara yapılırken yeni kanunî düzenlemeler ile en çok hata yapılan uygulamalara öncelik verilmiştir.
Çalışmanın uygulayıcılara ve konu hakkında bilgi edinmek isteyen okuyuculara faydalı olması deliğiyle…