Ağıtları azgın baraj suları gibi engel tanımadan kendi yolunda akıyordu. Acıyı yüreklerinin derininde duyumsamamış insanları bile yakıyordu.
Gittikleri evde, bir acı denizinin içine dalmış gibiydiler. Ağlıyor, dövünüyor, ağıtlar yakıyorlardı. Kimsenin birbirini tanımak gibi bir derdi yoktu.
Hepsi aynı ateş çemberinin içindeydi ve birbirlerini tanımıyorlardı ama acıyı hepsi çok iyi tanıyorlardı.
Yürekler yangını kendi içinde duyumsuyor, sesler ise birbirlerine karışıyor, mahalleye taşıyordu. İyi ki, kimin yüreğinde hangi ateşin harlanıp, korlandığını dışarıdan görmek olası değildi.
Böylece kimin neden sızlandığını kendisinden başkası bilmez, bilse de dillendiremez.