Hayat dediğin, dört perdede sahnelenen bir tiyatro oyunudur. Bir ana rahminden dünya denilen acılar denizine geliriz. Heybemizin dolduracağı kadar acıyı yaşadıktan sonra sanki tüm suç yaşadığımız sokaklarmış gibi kaçmaya başlarız ama ne kadar kaçtık kurtulduk desek de geçmişin o en derine sakladığımız izleri sanki toprağı delen bir buğdayın başak tanesi gibi gün yüzüne çıktığında her ne kadar kaçmış olsak da artık yolun sonuna geldiğimizi anlıyoruz.
Peki ya şimdi ne olacak?
Diyar, yıllarca kaçmaktan yorgun düşmüş dizlerinin sancısına aldırış etmeden tekrar kaçabilecek miydi, yoksa burnuna gelen o anıların hüzünlü kokusuna kapılıp kimsesizler mezarlığından ilk adımını atabilecek miydi?..