Adaletin toplumsal kurumların bir erdemi ya da toplumsal bir erdem olduğunu öne süren tezlerin karşısında adaletin bireysel bir erdem ve her yurttaşın kişisel sorumluluğu olarak değerlendirilmesi gerektiğini savunan anlayışlar da vardır. Bu tür bir anlayışın temsilcisi, "adalet eğer bir yerde bulunacaksa, bu yer bizim içimiz olmalıdır" diyen Robert C. Solomon'dur. Odağı, kişiyle ilgisi olmayan kurumlardan ve yönetim politikalarından alıp, bireylere ve bireyin kişisel tutkularına kaydırmak isteyen Solomon, adaleti kişisel karakterin bir işlevi, büyük bir kuram değil sıradan olana ilişkin günlük bir his olarak düşünmektedir. Solomon, adalet hakkındaki düşüncelerinin bir kuram değil, düşünce evrenimizi dolduran adalet kuramları için bir tamamlayıcı olduğunu ifade etmektedir. Dolayısıyla adalet, mükemmel toplum için ütopik bir plan değil, bireye ait kişisel ve kolektif bir duygu, paylaşım ve sorumluluk hissidir. Soyut bir kuramsal ideal değil, bir duygular demeti ve karaktere ait bütünüyle sıradan bir erdemdir. Solomon, adalet hakkında yapılan açıklama ve kuramların adaleti her geçen gün bireyden uzaklaştırdıklarını öne sürmektedir. Bu nedenle Solomon, kişisel olarak hissedilmediği müddetçe adalet diye bir şeyin olamayacağını savunmaktadır.