Selam sana ey Allah'ın seçkin kulu olan Adem'in varisi!
Selam sana ey Allah'ın peygamberi olan Nuh'un varisi!
Selam sana ey Allah'ın dostu olan İbrahim'in varisi !
Selam sana ey Allah' ruhu olan İsa'nın varisi!
Selam sana ey Ali'nin varisi, Allah'ın velisi!
Garip! Kerbela sahnesi birdenbire gözlerimin önünde yeryüzü genişliğinde yayılıverdi; Hüseyin'in komutasında, Fırat kıyısında durmuş, yetmiş iki kişilik bir saf tarih boyunca uzanıverdi. Başı, Adem ile başlıyor ve sonu ahir zamana kadar, tarihin bitimine kadar devam eden bir saf.Öyleyse Hüseyin, Yezit'in içki içmesi ve alçaklık yapması nedeniyle ona savaş açmış ve bu acı olaya sebebiyet vermiş bir politikacı değildir. O, Adem'den itibaren elden ele dolaşıp insanlığın eline geçen ve şimdi de Hüseyin'in elinde olan al bir bayrağın varisidir. Hüseyin de, "Her ay Muharrem, her gün Aşura ve her yer Kerbela" şiarıyla bu bayrağı elden ele emanet ederek insanların rehberlerine ve insanlık tarihinde adaletten yana olan tüm özgür insanlara teslim etmiştir. İşte ölüme ve bayrağı tüm nesillere bırakmak için gittiği bu son anda gelecek asırlara haykırır:" Acaba ban yardım edecek biri var mı?"