Yerleşim yerleri ait oldukları medeniyetlerin bir nevi kimlik kartı gibidir. Medreseler başta olmak üzere özellikle camiler, beldenin ait olduğu medeniyetin tapu belgesi işlevini görürler. Bu anlamda Adilcevaz ve Mimar Sinan'ın muhteşem eserlerinden biri olan ve örneği sadece Bursa'da bulunan Tuğrul Bey Camisi bütün Anadolu'nun aynı değerleri temsil ettiğinin, ortak kimliğin ve ortak ruhun taşa işlenmiş halidir. Geçmişte Anadolu'nun kopuş ve çözülüş sürecinde Evliya Çelebi'nin ifadesi ile Adilcevaz ileri karakol görevi görmüştür.
Medeniyetleri günümüze taşıyan ortak mekânlardan birisi de kabristanlardır. Kabristanlar toplumun ortak hafızasıdır. Kabristanlarda yatanlar bedenen aramızda bulunmasalar da bıraktıkları eserleri ile "yâd-ı cemil", en güzel hatıra olarak yaşamaya devam etmektedirler. Hatta şehirlere damgasını vuranların yaşayanlardan çok vefat edenler olduğu da bir gerçektir. Adilcevaz'a manevi kimlik kazandırmada rol oynayanlardan Muhammed Küfrevi'den gelen halkanın temsilcisi, Nakşibendi halifesi İsmail Gergin ile Kamil Gergin de medfun bulundukları beldeye manevi değer katmışlardır.
Bediüzzaman'ın, sahip olduğu ilim ve irfanı Adilcevaz'a taşıyarak "...Sözler'i müştakların ellerine yetiştiren, Isparta'nın intibahı/uyanışı/na sebep olan, ümmi fakat allamelerin vazifesini gören ahiret kardeşim..." iltifatına mazhar olan "manevi boyut" ve "derinliğine" dikkat çekilen seçkin/mümtaz talebesi Bekir Bey Adilcevazlıdır. Bunlar Adilcevaz'ın manevi çözülüşünün önünde "hesabi" değil "karşılıksız/hasbi" hizmetleri ile çimento ve manevi dinamik olarak bir ömür hizmet etmişlerdir. Bu kitap gelecek nesillere Adilcevaz'ın sahip olduğu manevi ve kutsi arşivi taşımanın küçük bir örneğidir. Kayıt altına alınmayan herşey unutulur.