Ne mi oldu o günden sonra? Buna cevap veremem. Bu bir cevap sayılır mı onu da bilmem zaten. Tek hatırladığım karanlığa düşen bir kandil vardı. Birden zuhur ediyordu hiç sönmeyecek gibi. Bir sağa bir de sola serpiştiriyordu aydınlığından. Yüzünü görmüyordum hem de hiç. Sadece peşinden gidiyordum tüm umudumla. Göç artık, zamanı çoktan geldi diyordu birden. Ben de öylece aldanıyordum…
Sonra herkesin kendi iklimine göç ettiği bir günde o muazzam kuşların kanatlarına takılıyordu düşlerim. Koşuyordum yakalamak için. Ayaklarım yerde başım hep gökyüzünde…
Birden zamana çeviriyordum başımı. Yıllardır bir sürü tanıma ev sahipliği yapan bu misafirperver kelimenin eteklerine yapışıyordu varlığım. Eskitiyordu karşısında duran her şeyi.
Yaşam adlı eskici dükkânına dikkat kesiliyordu zaman, bu dükkânın emektar kalfası olan yıllara bakıyordu dilinde bir nağmeyle…
Söyle ne oldu bize?