Bu kitabın yazılması her ne kadar biraz aceleye geldiyse de burada son üç yüz yılın en harika cihad örneği hakkındaki intibalarımı en güzel şekilde sunmaya gayret ettim. Size uzun çalışmalar, gayretler ve uğraşılar sonucu notlarımdan ve hatıralarımdan birçok olayı aktardığım bu konu günümüze kadar Müslümanların dikkatle ilgilendikleri bir konu olagelmiştir. Afganistan meselesi, düşman milletlerin her zaman aç köpekler gibi yeryüzünün her tarafından üzerine hücum ettikleri yaralı İslâm davasının acıklı hikâyesidir.
Resulullah'ın (s.a.v.) gaibden getirdiği haberler, milletlerin üzerimize hücum etmesinin, Müslümanların kalbine-dünya sevgisi ve ölüm nefreti şeklinde- gevşekliğin yerleşmesinin, düşmanlarımızın kalbinden bizim korkumuzun çekilmesinin nedenlerini açıkça bildirmektedir. Allah'ım, açıkça Senin yolunda yürüyen bu milleti koru. Afganistan meselesi Filistin'in, Filipinler'in, Suriye'nin, Lübnan'ın, Çad'ın, Mısır'ın ve halkının efendilerinin keyiflerine, liderlerinin arzularına ucuz birer kurbanlık olarak sunulmuş bütün ülkelerin meselesidir. Her yara yeni bir yara açar. Kederler başka kederler doğurur. Cihad; gösterilmesi gereken fedakârlıklar her ne kadar büyük ve yüklenilmesi gereken sorumluluklar her ne kadar ağır olsa da gönüllerde ümitler doğuran yolların kesişim noktasında sonsuz azimlerin oluşmasını sağlayan bir halkadır.
Afganistan'da sürmekte olan cihad, mücahidlerin sürekli olarak Filistin meselesini zihinlerinde tutmalarını sağlamaktadır. Afgan cihadından sonra inşaallah zafer kazanılırsa sıranın nerede olduğunu, ne yapacaklarını sorduğum mücahidlerin büyük bir çoğunluğu, "İlk kıblemiz olan Mesdd-i Aksa'dan başka bir hedef yok." cevabını verdiler.