Bu çalışma, görece uzun bir tarihi geçmişte zihinde ve duyguda bir forma ya da anlam örgüsüne dönüşerek teraküm eden sorgulamaların öz-deyişsel dışavurumudur. Bu deyişlerin önce zihin ve duygu dünyasında doğumu; ve sonra dile ve metne dönüşmesi, tekil yaşamlarımızda tecessüm eden bir öyküyü deyimlemektedir. Bu yaşam öyküsünün ilham verici bütün aktörlerine selam olsun! Her bir metinsel inşa süreci, yazarı aşan bir öyküsellik ile düşünsel ve duygusal bir serencama ya da bir serüvene dönüşür. Bida-yetinden nihayetine kadar oluşum sürecinde yazara eşlik eden doğum sancıları, tekil bir yaşanmışlık değildir. Bu inşayı var eden süreç, birden çok yaşanmışlıkla örülü/bezeli ortak duygudaşlıklardan mürekkeptir. Söz konusu duygudaşlıklarda mahfi olan tinsel coşku, bu öyküyü bütün kahramanları ile kanatlandırır. Öykü bütün kahramanları ve aktörleri ile dile, duyguya ve söze gelir; yani metinsel bir varlığa dönüşür. Ortak duyuşlar ve duygudaşlıklar, coşkun bir spiritüellikle yoğrularak kalıba dökülür, tebeddün eder...