Mahmut Makal'ın kitabını çok kimseler okudu, o kitap ilgi ile okunmaya da değerdi. Ama Mahmut Makal tek değildir. Başkasınınkine benzemez bir kişiliği var elbette, o ayrı iş. Yalnız bilelim ki çevrelerine Mahmut Makal gibi bakan, gördükleri dertleri, aksaklıkları anlatan daha birçok gençler var. Ali Dündar da onlardan biridir.
Öyle sanıyorum ki edebiyatımızda bir Mahmut Makal çığırı, Mahmut Makal'lar çığırı açılıyor. Buna çok seviniyorum. Bugünkü kuşak, Mahmut Makal'lar kuşağı. Bizim yapmadığımızı yapıyor, bize öfkelense, bize: "Siz hiçbir şey yapmadınız, yurdu gerçekten öğrenmeye, anlamaya çalışmadınız" dese, hakkı vardır. Onların karşısında biz küçüklüğümüzü anlamalıyız. Biz kapalı odalarda düşüncelere daldık, cigara dumanları arasından köyler gördük, gerçekte olmayan köyler, gerçekte olmayan bir ülke... Yurdu da, yurdumuzla birlikte edebiyatımızı da bugünkü gençler, Mahmut Makal'lar kuşağı kurtaracaktır. Gerçeği onlar getiriyor edebiyatımıza. Onlardan sonra gelecek kuşak da o gerçekler üzerinde düşünecek, o gerçekleri düzeltmeğe, iyileştirmeğe çalışacaktır.
Bugünküleri, Mahmut Makal'ların, Ali Dündar'ların yazılarını okurken bir kötümserlik sezenler oluyor. Yanılıyorlar bence. O yazılarda kötümserlik yok. Bir sevgi, yurt üzerine bir titreme var. Gördüklerine öfkeleniyorlar, insanların o biçim yaşamalarını içlerine yediremiyorlar, onları sarsmağa, daha iyiye, daha doğruya götürmeğe özeniyorlar. Böyle kötümserlik mi olur? İyimserliğin ta kendisi değil midir bu?
Doğrusunu söyleyelim, yurdu onlar bizden daha çok seviyor, yurtla bizden daha çok ilgileniyorlar. Hepsi de, yurda değinir değinmez, yani yurtla temas eder etmez, en güzel dili, en temiz dili buluveriyorlar. Mahmut Makal'ın, Ali Dündar'ın yazılarını okuyorum da bizim dil kavgalarımızdan utanıyorum doğrusu.
- Nurullah Ataç