"Akıp gidiyordu hayat, biz de ne görsek unutup gidiyorduk. Kalemime sığdığı kadarını saklamak, göstermek, kaydetmek istedim; belki bir işaret fişeği olur diye..."
Gonca Ataç
Hayatın içinden öyküler klişesini yüreklerimizle beraber yakıp geçiyor Gonca Ataç.
Tesadüfen görünce ya da başlarına korkunç şeyler gelip haber olduklarında hatırlayıp sonrasında hemen unuttuğumuz hayatlara, "Ah" sesinin gerçek sahiplerine kulak veriyor:
Denizlerde feryat eden göçmenlerin, devasa yapıların
tehlikeli kolonlarının arasında canı pahasına çalışanların, lüks evlerin içinde gün yüzü görmeden koşuşturanların, bir güler yüzle ya da bozuk parayla el uzattığımızı sandığımız sokakta çalışan küçük yaştaki emekçilerin, hepsinin ortak derdi yoksulluğun, çaresizliğin sesine…
Çoğu zaman kayıtsız kaldığımız, dertlerine çare olması gerekenlerin de çoğu zaman "kayıtsız" bıraktığı insanların sesleri bunlar…
İstanbul'un kiracısına alabildiğine hoyrat davrananları aratmayan ev sahipliğinde yolları kesişenlerin öyküleri…
Gonca Ataç'ın duru, akıcı ama hepsinin ötesinde çarpıcı anlatımıyla bizim de yollarımız "Ah"la kesişiyor.
Artık rotamızı başka yöne çevirsek bile vicdanımız onların seslerini hep fısıldayacak.