"Önce küçük çarşıya gitti, orada bir zamanlar yürek ve ciğer satıldığını biliyordu. Ama ne kadar sorduysa da satın alabileceği bir yürek ve ciğer bulamadı. Daha önce yürek ve ciğer satıldığını bildiği dükkânların hepsinde şimdi ayna satıyorlardı. Aynalar, biri bin gösteriyordu, küçüğü büyük, çirkini güzel, yalanı doğru, kötüyü iyi… 'Keşke kızım da benden böyle bir şey istemiş olsaydı.' diye düşündü kendi kendine. Küçük çarşının içinde ciğer satan bir dükkân bulabilmek için dolandı durdu."