Tanzimat ile başlayan ve Mecelle ile devam eden süreçte her alanda olduğu gibi aile ahkâmında da önemli kırılmalar gerçekleşmiştir. Özellikle 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Osmanlı aile hukuku alanında kanunlaştırma faaliyetleriyle birlikte kritik değişiklikler meydana gelmiştir. Bu değişikliklerin başında aile hukukuna dair ilk kanunlaştırma faaliyeti olan 1917 tarihli "Hukûk-ı Âile Kararnâmesi" gelir. Kararnâme, bazı meselelerde Hanefî mezhebinin dışına çıkması ve Yahudi ve Hristiyanlara ayrı hükümler vaz etmesi hasebiyle fıkıh geleneğindeki önemli bir değişimin göstergesidir.
Kararnâme ile birlikte bu dönemin ikinci önemli özelliği aile hukuku alanında müstakil bir literatürün ortaya çıkmasıdır. Daha önce fıkıh kitaplarının bir bölümünde ele alınan "nikâh"a ve "talâk"a dair meseleler bu dönemde Kitabü'n-nikâh ve talâk veya Ahkâmü'n-nikâh ve talâk gibi çeşitli isimlerle müstakil olarak kaleme alınmıştır. Aile hukuku alanında böyle bir literatürün oluşması, üzerinde durulması gereken önemli bir husustur. Elinizdeki bu eser 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında oluşan Osmanlı aile hukuku literatürünün keşfine ve tanıtılmasına dair önemli bir boşluğu dolduracaktır.
Sümeyye Sarıtaş tarafından kaleme alınan birinci bölüm, II. Meşrutiyet sonrasında Meşihat'in bazı yetkilerinin kısıtlanması ile aile hukukunun kanunlaştırma süreci ve o dönemde ortaya çıkan müstakil aile hukuk literatürünün tanıtılmasına dairdir. Bu bölümde aile hukuk literatürü ve müellifleri tek tek açıklandığından Mehmed Surûrî'nin hayatına dair bilgi de burada yer alır. Abdurrahman Yıldırım tarafından hazırlanan ikinci bölüm, Mehmed Surûrî'nin 1911 (h. 1329) tarihinde kalem aldığı Ahkâmü'n-nikâh isimli eserinin çeviriyazımıdır. Üçüncü bölüm ise Surûrî'nin tam olarak ne zaman yazdığı bilinemese de mukaddimesindeki bilgilerden hareketle Ahkâmü'n-nikâh isimli eserinden sonra telif ettiği Ahkâmü't-talâk isimli eserinin Mustafa Karapınar tarafından hazırlanan çeviriyazımıdır. Son olarak dördüncü bölümde önemli görülen bazı meseleler üzerinden Mehmed Sürûrî'nin görüşleri, Hukûk-ı Âile Kararnâmesi ve Hanefî mezhebinin yaklaşımıyla mukayese edilmiştir.