Bu kitapta islam toplumlarına hakim olan ahlak sistem/ler/inin çalışıp-çalışmadığı sorgulanmakta ve ahlak modellerinin bireye ve topluma gereği gibi rehberlik yapamayışının nedenleri tartışılmaktadır. Bir toplumun ahlaki gelişimi, hayatını ilgilendiren olay ve olguları açık ve dürüst etik değerlendirmeden geçirmesine bağlıdır. Bu, entelektüel gelişmenin de zeminidir. Değerlendirme, "değer atfetme"dir: değerlerin, tarihsel, toplumsal, gündelik hayat üzerinde uygulanmasısır. Zamandan, mekandan, bedenden ve bedelden uzak biçimde doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin tanımlamaları yapmak kolay ve hatta keyif vericidir. Ancak kimliğimizin, inancımızın ve değerlerimizin parçası olan olayları, kişileri ve durumları değerlendirirken zorlanırız. Oysa ahlaki bilinç bu yüzleşmeden doğar gelişir. Kötü ahlak sistemi söz konusu edildiğinde, yüksek ahlak ideallerinin ve iyi'nin kaybedilmiş olması anlaşılmamalıdır. Aksine bunlar hala canlıdır ve bilinmektedir. Ne var ki bunlarla gerçek hayat arasında bir bağlantı kalmamıştır. Topluma ve bireylere yön verememekte, hayatta ve davranışlara anlam kazandıramamaktadır. Bireyler kimliklerini oluşturan bu ahlak sistemine saygı duyarlar ve onu korumaya çalışırlar. Ancak realite ile bağlantısı kopan bu yapı, giderek bir dogmaya dönüşecek ve gündelik hayatı doğrudan etkileyen diğer güncel sistemlerle çatışacaktır.