Ahmet Bey ders konuları dışında öğrencilerine nasıl rehberlik yapabileceğinin yollarını aradı. Bir sürü pedagojik eser inceledi. Ne var ki bu kitapların çoğu, Aydınlanma dönemi sonrasında gelişen Batı psikolojisi okullarının görüşlerini yansıtıyordu. Hepsi de insanı dini etkilenmelerin dışında tutan, onu sadece dıştan bir obje gibi kavramayı hedef alan bir perspektifle yazılmışlardı. Bu nedenle de, çoğu tercümeye dayalı pedagoji kitapları, İslâm dünyasının lâle çiçeğine göre hazırlanmış programları uygulamayı öneriyordu. Bu programlar doğruların bir kısmına tekabül etse bile, kapsamlı bir insan anlayışına ihtiva etmiyordu. Her şeyden önce Kur'an insanı madde ve ruh diye iki parçaya ayırmıyordu. Onu bir bütün olarak görüp biyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarını fıtratın yönelimlerini olarak tasvir ediyor, insanı bedeni arzularına da, mistik inançların derin iç deneyimlerine de mahkum etmiyordu.