Çocukken, okulda, Firavunları, Mısır mabetlerini ve palmiyeleri betimleyen Kitab-ı Mukaddes resimleri karşısında vecde gelirdim. O zamanlar, Akdeniz'in üstünde, göğün mavisiyle denizin mavisi arasında kanat çırpan bir kırlangıç olmadığıma üzülürdüm. Bu yüzdendir ki beni İbrailin ağırbaşlı bir yurttaşı yapmak isteyen annemin ve daha başkalarının isteklerine başkaldırdım. Ufku hiç değişmeyen, başınızdan hiçbir olağanüstülük geçmeyecek bütün bir hayatın sanki bir hapishanesindeymiş gibi yavaş yavaş eridiği zavallı bir memleketin kaldırımına, hatta yanı başında Tuna bulunsa da topuğundan çivilenmek...Tanrım, bundan daha kötü ne olabilir ki? Dünya o kadar değişik manzaralarla dolu ve ruhumuz görkeme o kadar susamışken!
Akdeniz... Gözlerimin göz kamaştırıcı bitimsizliğine birdenbire dalacağı o yakın sabah... Bayılacağım sanıyorum.