"Hayat, var ile yok arasına gerilen gerçek ve düşlerin birikiminden oluşan bir yumaktır. Akılla bulduğunu,muhabbet yağmurlarıyla sula da büyüsün. Anıları acılar üzerine bina edilmiş bu adam, şimdi mutluluk yorgunu senin yanında."
İçinde sıcacık duygular filiz verirken sevince kapıldı. Başı,iki elinin arasında düşünüyordu:
"Aşkın yaşı olur mu?" diye içlenerek sordu.
"O, ölçü tanımaz. Ne milliyet, ne din, ne yaş bilir. İsa'nın çarmıhı gibi dara çeker. İbrahim'in ateşinde yakar. Mansur olur yüzülür,Nesimi'de gökyüzünden yere ağar."
"Şimdi ne yapalım?"
"Mazlumun yanında olmalıyız. Yüreğimiz taşlaşmadan kalkalım, bunca dikenin ve taşın arasından sıyrılalım. Yâd elde yaraları depreşen âşıklar gibi can ipliğimiz kopmak üzereyken heder olmayalım Kırlangıç'ım."
Buğulu bir bahar sabahıydı. Yaralı ceylan garipliğiyle taşların üzerinden kalktılar. Deniz, gökyüzü, ağaçlar ve kumsal, kurt dumanıyla kaplandı. Her yan karardı. Nereden geldiği belli olmayan çıvgın yağmur damlaları, adresi kayıp bir sızı kıvamında çöktü gönüllerine.