Türk edebiyatı tarihinde Mehmet Akif kadar anlatılması zor kişi sayısı azdır. Onu anlamak bir bakıma bütün bir Türk ve İslam tarihine vakıf olmayı gerekli kılıyor. Savaşların ve sıkıntıların ayyuka çıktığı bir dönem. Akif sıkıntıları kendi hayatında da yaşamış bir insan olarak halkının sorunlarını derinlemesine bilir. Bazen altyapı anlamında çevresel ve sistemsel sorunlar bir şekilde dile getirilir. Buna ek olarak bir de bu durumların görülmemesi veya dile getirilmemesi Akif' i çok üzer. Ancak "susan dilsiz şeytandır" diyenlerden biridir. Asla susmaz, sözünü sakınmaz. Her fırsatta doğru bildiği ne ise onu yazıya döker.
Bir imparatorluğun sonunun hazin bir şekilde gelmesi, birkaç yüzyıl önce başlamış yapısal bozukluklar ve bunun kutsal değerlerde yol açtığı tahribat ve dahası bu durumun daha da kötüye gideceği şeklindeki karamsarlığa açıkça savaş açar. Bu savaşı safha safha büyütür içinde. Ve en sonunda bir adamın davasından büyüttüğü bir davanın adamlığına geçiş yapar. Her duygu her olay sıradanlıktan çıkıp destanlaşır onun duygularında. Coşkulu olanlarsa daha da coşup galeyana gelir. Yoksa bir millete en zor dönemlerinde başka türlü bir duyguyla bir marş yazılabilir miydi? Bir millete kendini, geçmişini neleri başardığını hatırlatıp kurtuluş savaşının en önemli katkılarından birini yapar.