Akıl bizim bilgi organımızdır. Akıl bağ kurmak anlamına gelmektedir. Biz bir şeyi aklımızla biliriz. Ne var ki her şeyi farklı şekillerde bilmekteyiz. Beç duyu organımızla aldığımız bir uyarıcıyı akıl süzgecinden geçiririz ve duyumsadığımız bilgiyi aklımızla biliriz. Deney yoluyla gözlemlediğimiz bir bilgiyi de bu şekilde bilmekteyiz. Bizler hissettiğimiz veya sezdiğimiz bir bilgiyi ise beynimizin sağ lobunda değerlendirerek biliriz. Kalbimizle güzel bir kızı severiz güzel bir kızı kalbimizle anlarız ve aklımızla biliriz. Yani kalbimizle bir kızı severiz ve aklımızla sevdiğimizi biliriz. Parmağımıza batan bir diken parmak etlerimize batarken biz bu uyarıcıyı beynimize göndeririz ve beynimiz parmağımızın acıdığını bize söyler. Ve biz hissettiğimiz bu acıyı aklımızla biliriz.
Bizler bir şeyi bir yönüyle bilmekteyiz. Bir nesneyi bir tarafıyla anlamaktayız. Bu bizim bilme biçimimizdir. Biz bir olayı da bir yönüyle bilmekteyiz. Bilgisayar derken bilgisayarı değerlendirme konusu yapmıyoruz. Ancak bilgisayarın bir özelliğini gündemimize alıyoruz. Bilgisayar derken aklımıza bilgisayarın ekranı gelir veya dizüstü bilgisayarı mı yoksa masaüstü mü diye düşünürüz? Bizler bir şeyi bilirken toplumsal koşulların etkisinden kendimizi kurtaramıyoruz. İnsan toplumdan ve çevresinden soyutlanamaz. Ancak bir olayı değerlendirirken nesnel ve objektif olmak zorundayız. Bu bilimsel olandır. Bilim adamı objektif olmak zorundadır.