Yüksek bina yığınının ortasında kalakalmış Akl-ı Selim Apartmanı, içinde barındırdığı on daireyle birlikte yok olmanın eşiğindedir. Deniz manzarası önüne çekilen binaların ardında kalmış bu apartmanın, yıkılmadan önce son bir isteği vardır: Apartman sakinlerinden birinin ruhunu yanına almak.
Apartmanın yaratıcısı Selim Bey'i yıllardır gören olmamıştır ve en üst kattaki dairesinin kapısı da o ortadan yok olduğundan beri kapalıdır. Elektriklerin gidip geldiği, katran benzeri kanın apartman sahanlığına sızdığı o gece, akıllarını yitirmenin eşiğindeki apartman sakinleri bir şeylerin ters gittiğini anlasalar da Selim Bey'in planını ve olacakları tahmin edemezler. Çünkü onun varlığı bu apartmanın demirine, çimentosuna ve borularına kadar işlemiştir.
Zaman ve mekânın bitmek bilmez savaşında kazanan kim olacaktır: Selim Bey ve apartmanı mı yoksa apartman sakinleri mi?
"Onlar kayıp değillerdi, kaybolanlardandı; kaybolma eylemini merdivenlerin, fayansların üzerinde, dört duvarın arasında bir ömür adım adım işleyenlerdi. Yaşayan onlar değil, Akl-ı Selim Apartmanı'ydı."