"Aklın Kıyısında Ruhun Gemisi, hikâye anlatmanın kaçınılmazlığına demirlemiş halde yolcularını beklerken anlaşılmaları için hikayelerinin olması ve bunların anlatılması gereken insanların akıl ve ruhları arasındaki kördüğümleri çözmeye çalışıyor. Bunu da birbirinden tamamen farklı insanların ancak bir romanda veya roman olmayı hak etmiş yaşamlarda birbirleriyle kesişen hikâyeleri üzerinden yapıyor. Bir yerde şöyle diyor yazar;
" Siyah-beyaz bir filmdeki renkler kadar bilinmez hayat "
Öyleyse neden bu çaba? Sonunu kendimizin bile bilmediği hikâyelerimizin başlarını neden anlatıp duruyoruz? Bilinmekliğe susamışlığımızın sebebi nedir? Aklın Kıyısında Ruhun Gemisi, bu sorulara cevap bulmaya çalışıyor ama sorguya çektiği insan ruhunu hırpalamıyor, aksine aklın kıyısında demirlemiş halde bekleyen içi hikâyelerle dolu, terk edilmiş bir defterin sayfalarından yapılmış bu gemiye adını verirken dümenini tamamen yolcularının ellerine bırakıyor."