2001 Ekonomik Krizi, 11 Eylül saldırıları, AKParti'nin iktidara gelmesi, 1 Mart 2003 tezkeresi, AB üyelik süreci, reformlar, Ergenekon ve Balyoz Davaları, 2010 Anayasa değişikliği referandumu… Arap Baharı… Suriye iç savaşı, Libya buhranı, Rusya ile gerilen ve düzelen ilişkiler, ABD ile gerilen ve düzelen ilişkiler, İran nükleer krizi, 15 Temmuz darbe girişimi, başkanlık sistemi tartışmaları… Ve bugün…
Yukarıdaki kelimeler aslında birkaç satırda, Türkiye'nin son yirmi yılında iç ve dış politikasında meydana gelen kritik gelişmelerden bazılarını özetliyor. Başarılardan başarısızlıklara, barış ortamından savaşın eşiğine, büyük umutlardan hayal kırıklıklarına uzanan inişli çıkışlı bir Türkiye grafiği var karşımızda.
Peki bu düzlemde, Türk dış politikasının son yirmi yılını nasıl değerlendirmek gerekir? Baştan aşağı başarı hikâyesi mi, tam bir başarısızlık ve hayal kırıklığı örneği mi? Yoksa iyi notların yanında zayıfların da yer aldığı bir karne mi?
Bu kitap, Türk dış politikasının 2010 yılı sonunda başlayan Arap Baharı'na kadar, bir şekilde rayında giden, Komşularla Sıfır Sorun 'ideal'ini -sorunlu da olsa- uygulayıp statükocu geleneği aşmaya çalışan Türk dış politikasının, 2010 yılından sonra Orta Doğu'daki gelişmelerle birlikte bambaşka uçlara savrulduğunu ve statükonun kısır döngüsüne yeniden girdiğini savunuyor.
Hâlihazırda bölgede yaşanan gelişmeleri anlamak ve Türk dış politikasının yüzyıllık tecrübesi ışığında son yirmi yıla dair bir perspektif edinebilmek için, "Kaybolan Bir İdealizm: Sıfır Sorun'dan Suriye Savaşı'na AKParti Dış Politikası", stratejilerine sakin ve serinkanlı bir bakış sunuyor.