"Modern aydın, akreple dost olan, akrepler çoğaltan insandır. Modernleşmeci toplumların Batıcı aydınları ise, bütün gafillikleri, safdillikleri, acziyet veya ihanetleri ile "akrebi kuyruğundan tutan" insanlardır. Tuttukları akrebin zehri önce kendilerini zehirlemiştir. "Ama onlar bilmezler ki…"
Toplumlarının birer aydını olmaları hasebiyle, edebiyatçılar da bu vasıftan tercihleri ve tavır
alışları oranında nasiplenirler. Buradan hareketle, Türk edebiyatının modernleşme macerasını akrebi kuyruğundan tutanlar ve akrebin kuyruğunu ezenler diye bir tasnif etrafında yorumlayabiliriz. Bu tasnif ile eğildiğimizde ise, bizim edebiyat tarihimizin, okullardaki müfredat çerçevesinde bize "akrebi kuyruğundan tutanlar"a medhiye tarihi olarak dayatıldığını fark ederiz. Yeni Türk Edebiyatının yakın zamanlara kadar tekrarlanagelen "resmî" tarihi, modernleşme ekseninde kurgulanmış bir edebiyat tarihi görüntüsü arz eder. Bu yüzden, "akrebi kuyruğundan tutanlar"ın varlığını bilmek ve onları tanımakla birlikte, akrebin kuyruğunu ezenlerden bilhassa haberdar olmak, safımızı bu şartlar altında belirlemek mecburiyetindeyiz. "Akrebin kuyruğunu ezenler", fitnenin önünü almaya, bünyeyi sağaltmaya çalışanlardır."