Cizira Botan'ın şehirlerinden birinde, birbirinden habersiz iki millet ve iki ayrı hüviyet yaşarmış kör zamanların ötesinde. Biri hudutsuz diğeri onursuz Atbarah ve Ararat.
Yüreklerinde kaçak sevdaları diğer yanda bitmeyen bir yaşam kavgası. "Ölüm bile ayıramayacak bizi Çerkez Kızı" diyordu Ararat. Ölüm değilse kimdi onları ayıran o zaman? Mekândı, kim bilir belki de zamandı. Aslında ne zamandı ne mekândı aralarında boylu boyunca uzanan. Yalnızca insanlardı,
pervasız ve destursuzca onları paramparça edip bambaşka kara parçalarında, başka başka ruhların soluğunda yapayalnız yaşatan.
Atbarah ve Ararat, bir kalender Kürt ve mağrur bir Çerkez. İki milet, tek yürek. Bitmeyen bir kavganın orta yerinde hasretten yana yana küle dönerek can veren mağrur iki hüviyet.
Atbarah ve Ararat karakterleri, 14 yılın bitip tükenmek bilmeyen sergüzeşti. Uzun soluklu, üzerinde çalıştığım ve kaleme ilk aldığım iki ayrı milletin kavgasının orta yerinde imkânsızlıklar içinde şartlar ne olursa olsun her şeye ve herkese rağmen umutla ve inatla birbirine tutunan koşulsuz bir adanmışlık hikâyesi.
Atbarah tarafından Ararat'ın yokluğuna ve Ararat'a yazılmış yüzlerce şiir. Öte yandan Atbarah'a bir türlü ulaşamayan Ararat. Bu yalnızca bir şiir kitabı değil. Kaleme alınan her bir satır Çerkez kızının yüreğinden ruhunu ve bedenini özgürlüğe adamış bir savaşçıya ağıt. Kavgası ve sevdası arasında canhıraş mücadele eden Ararat, romanda bakalım kavuşabilecek mi Çerkez kızına.