"Onu sevmek… Hayır, onu sevmemişti. Onun kolları arasında bulunduğu müddetçe onu sevmediğini, sevmeyeceğini anlamış, fakat ne zaman o istese onun kolları arasında bulunmaya mahkûm olduğunu düşünerek bütün benliğinde bir isyan duymuştu. Ve buna rağmen vücudu garip ve anlatılamaz bir ateşle cayır cayır yanmıştı… Fakat şimdi bir daha, bir daha o erkeğin kolları arasında bulunmak istemiyordu. Belki yine o eller saçlarını, omuz başlarını, yanaklarını ve dizlerini okşamaya başlayınca aynı ateşi varlığında hissedecek ve aynı ateşle vücudu ve dudakları tutuşacaktı ama şimdi ondan uzakken, hayır, bu erkeğe ait olmayı bir daha istemiyordu."
Alev Dudaklı Kadın, Osmanlı İmparatorluğu'nun duraklama döneminde geçen bir tarihi roman. Üçüncü Murat, Nurbanu ve Safiye Sultan gibi Osmanlı tarihinin en bilinen simaları, başka romanlardan da aşina olduğumuz bir iktidar çekişmesiyle eser boyunca tansiyonu artırıyor. Suat Derviş, daha ilk sayfadan kendini gösteriyor. Şemsiaşk adlı bir cariyenin gözünden esir olmayı, İstanbul'u usul usul saran veba salgınını, halkın zevk ve sefaya dalan saraya isyanını anlatıyor.
Alev Dudaklı Kadın, tam anlamıyla popüler bir tarihi roman. Aksiyonu güçlü, cinsel gerilimi yüksek. Olaylar okurların merak duygusunu tahrik ederek ardı ardına diziliyor. Ancak Suat Derviş ezilenden, hakkı yenenden yana tavrını tüm romana ustalıkla yediriyor.