İnsanların yaşamsal ve var oluşsal ihtiyaçlarını karşılayan kültürleri yaratan halklar, tarih sahnesinde her zaman var olmaya devam ederlerken, baskılara direnemeyen kültürler yok olup gitmişlerdir. Alevi toplumunu bugüne kadar ayakta tutan en önemli güç, yarattıkları değerler ve yoldur. Alevilik, yüzyıllardan bu yana tüm katliam ve baskılara karşı insan sevgisini ve değerleri taşıyarak, bu günlere gelmiştir.
Günümüzde Alevilik ritüellerinin yaşatılması yasakların getirdiği karar alamama, kararları duyuramama gibi sorunlar yanında, kentleşme ve göçlerin getirdiği dağınıklıkla birlikte asimilasyon baskısı nedeniyle, özünden uzaklaşmıştır. Dede ve taliplerimizin karşılıklı rızalıkları ile yürüyen bu süreç, özellikle kent koşullarında tıkanmış ve gittikçe yabancı uygulama ve inanç ritüelleri ile dolmaya başlamıştır.
Şahimerdan Ali'nin, "zaman sana uymazsa sen zamana uyacaksın" sözünden de yola çıkarak, en hızlı asimilasyona uğrayan erkânlarımızdan olan "Hakk'a Yürüme Erkânı" yeniden ele alınmıştır.
Uygulamaların bazıları yüzyıllardır sürdürülmekte, bazıları ise yakın dönemde farklı inançlardan etkilenerek önemli oranda değişikliklere uğramıştır. Alevilik, yolumuza uymayan şekilciliklere dönüşmüş bulunmaktadır. Bu bir anlamda asimilasyon demektir. İnancımızın güzellikleri, ilkeleri ortada iken, bu tür yabancılaşmalardan arındırılması, bir gereklilik olarak görülmüştür.
Alevi-Bektaşiliğin geleceğini, yine yolumuz üzerinden sürdürmek, çocuklarımıza aydınlık gelecek sağlayabilmek, Alevi-Bektaşi gibi yaşamalarını sağlamak elimizdedir. Bu aynı zamanda Alevi-Bektaşi doğup, Hakk'la Hakk olmak isteyen canlarımız için de görevimizdir.