Alex Aross'un karşılaştığı caniler arasında ondan daha psikopatı yok.
O, Alex'in karısının katili! Kimliği belirsiz bir katil, karısı Maria'yı gözlerinin önünde vurduğunda Alex Cross, Washington d.C. Polis departmanı'nın yükselen yıldızıydı. Alex, intikam ateşiyle yanıyordu ancak yalnız başına büyütmesi gereken çocukları vardı.
Yıllar sonra alex, cesur bir adım atacak, FBI'dan ayrılıp yeniden psikologluğa dönecekti. Çocuklarıyla kurduğu hayat nihayet düzene oturmuş gibiydi. Hatta yeniden aşık olmak için bir umudu bile vardı.
Bir gün Cross'un eski ortağı John Sampson, ondan bir iyilik rica etti. Sampson, Georgetown'da, kurbanlarını korkunç fotoğraflarla tehdit eden bir seri tecavüzcünün peşindeydi. Cross'la Sampson'ın bu acımasız saldırganı durdurmak için, mağdur kadınların ifadesine ihtiyacı vardı ve tecavüze uğrayan kadınlar konuşmayı reddediyordu.
Dava beklenmedik bir şekilde Maria'nın ölümünü işaret ettiğinde, Alex, bunca yıl sonra karısının katilini yakalamak için bir fırsat elde edecekti. Nihayet adalet yerini bulacak mıydı? Yoksa alex, ölümcül saplantısı yüzünden yine bir uçurumun eşiğinde miydi?