.Güncelliğiyle insanı şaşırtan bu metin Merleau-Ponty'nin 1948'de yaptığı radyo konuşmalarından oluşuyor. Kısalığından umulmayacak bir başarısı var: Aradan geçen altmış yıl boyunca yapılagelen birçok ateşli felsefi tartışma burada son derece anlaşılır ve akıcı bir dille önceden haber veriliyor: Bilim ile diğer bilme biçimleri arasındaki ilişki; gözünü sonsuzluğa diken "tanrısal" perspektiften vazgeçip daha mütevazı, daha "insanca" görme biçimlerinin peşine düşen modern resim ile bilimdeki son gelişmeler arasındaki koşutluk; insanı vücutsuz bir zihin olarak tasarlayan Kartezyen ikici bilim modelinin iflası ile birlikte nesnelerle içli dışlı bir vücut sahibi olduğunu keşfeden, kendindeki hayvanlık, çocukluk, delilik ve ilkellikle hesaplaşma dürüstlüğünü gösterebilen bir insanlık tahayyülü...
Merleau-Ponty, akılcılığın hegemonyasına karşı "insan deneyiminin bütün öğelerine", özellikle de hep yanıltıcı ve ikincil sayılagelmiş "algı"ya, duyularımıza, vücudumuza hakkını vermeye çalışan bir filozof. İçinde bulunduğumuz doğal ve kültürel dünyaya algı üzerinden nasıl sıkı sıkıya bağlı olduğumuzu serimleyen bu güzel kitabın, sanata, görmeye ve fenomenolojiye ilgi duyan okurlar kadar, siyasal alanla felsefeyi birlikte düşünenler tarafından da zevkle okunacağını umuyoruz. Çünkü şunu söyleyen bir filozofla karşı karşıyayız: "Saf zihinlerden oluşan bir topluluk olmakla övünmeyelim artık, toplumlarımızda birbirimizle kurduğumuz ilişkilerin gerçekten ne olduğunu görelim: çoğunlukla köle-efendi ilişkileri bunlar."